LİMİTED ŞİRKET ORTAKLARININ ŞAHSİ KEFALET SORUNU

2020-10-30

LİMİTED ŞİRKET

Türk Ticaret Kanunu’nun 573'üncü maddesinde yer aldığı üzere limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulan ve Ticaret Siciline tescili ile tüzel kişilik kazanan ortaklıklardır. Eski TTK’ya göre limited şirket kurulabilmesi için gerekli olan ortak sayısı en az iki iken yeni TTK ile bu sayı bire indirilmiştir. Ancak her halükarda ortakların sayısı 50’yi geçemeyecektir.

Limited şirketlerin esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur. Limited şirket, kanunen yasak olmayan her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilir. Yalnızca bankacılık ve sigortacılık faaliyetlerini gerçekleştiremez.

ORTAKLARIN SINIRLI SORUMLULUĞU

Limited şirketlerde ortakların sorumluluğu sınırlı sorumluluk olup ortaklar, şirket borçlarından sorumlu değildir. Sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Nitekim TTK’nın 602. maddesinde de belirtildiği üzere şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece malvarlığıyla sorumludur. Bu sebeple şirket alacaklıları, ortakların malvarlığına başvuramaz ve alacakları dolayısıyla ortakları takip edemez.

Ortakların sınırlı sorumluluğu ilkesinin tek istisnası 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35. maddesinde yer almaktadır. İlgili hükme göre limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu olurlar. Aynı zamanda amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumludur.

ORTAKLIKTAN AYRILMA VE SONUÇLARI

Limited şirketlerde ortaklığın sonlandırılması üç şekilde gerçekleşebilir:

-Hisse Devri: Ortak, kuruluş sözleşmesinde sınırlama getiren herhangi bir hükmün bulunmadığı hallerde her zaman payını satıp devrederek ortaklıktan ayrılma hakkına sahiptir.

-Çıkma: Ortaklıktan çıkma TTK’da düzenlenen haliyle 2 durumda gerçekleşebilir:

1-Şirket Sözleşmesinde Şirketten Çıkma Hakkının Tanınması: Sözleşmede bu hakkın tanınması neticesinde her ortak çıkma beyanında bulunarak ortaklıktan ayrılabilir. Ancak bazı hallerde bu hakkın kullanılması şirket sözleşmesinde belirlenen şartlara bağlanabilir.

2-Haklı Sebeplerin Varlığı: Her ortak, haklı sebeplerin varlığı halinde şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına karar verebilir.

-Çıkarılma: TTK madde 640’ta yer alan çıkarılma ortağın kendi iradesi sonucu olmayıp şirketin diğer ortaklarının söz konusu ortak için başvurduğu bir yoldur. İki durumda çıkarılmadan bahsedilebilir:

1-Şirket Sözleşmesinde Öngörülen Sebeplerin Gerçekleşmesi Hali: Genel kurulda alınacak karar ile şirketten çıkarılma sebebini yerine getiren ortak, ortaklıktan çıkarılabilir. Çıkarma kararına karşılık kararın noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir.

2-Haklı Bir Sebebin Varlığı Halinde Mahkeme Kararı İle Çıkarılma: Diğer ortakların hukuki ilişkinin devamını çekilmez kılan haklı bir sebebin varlığı halinde dava yoluna başvurması neticesinde alınacak mahkeme kararı ile ortak ortaklıktan çıkarılabilir.

ORTAKLIKTAN AYRILAN ORTAĞIN KREDİ SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN KEFALET BORCU SORUNU

Limited şirketin borçlarından ötürü alacaklıların yalnızca ortaklık sermayesine başvurabilmesi fakat ortağın malvarlığına başvuramaması durumu alacaklılar için alacağını tahsil edememe rizikosunu da beraberinde getirmektedir. Ancak ortağın borca şahsen kefil olması sağlanarak bu riziko önlenmeye çalışılmaktadır. Nitekim uygulamada genellikle bankalar kredi sözleşmeleri ile alacakları bakımından tahsil edememe haline bir çıkar yol bulmuşlardır. Ortaklık ile imzalanacak kredi sözleşmeleri için teminat olarak ortağın müteselsil kefaleti talep edilmektedir. Amaç, yöneticilerin sözleşmeye kefil olduktan hemen sonra ortaklıktan ayrılarak kötü niyetli davranışlarının önüne geçmektir. Ancak pay sahibi olduğu ortaklığın borcuna kefil olmayı kabul eden ortak, ortaklıktan ayrıldıktan sonra kefilliğin dayanağının kalmadığını düşünse de imzalanan sözleşme gereği müteselsil sorumluluğunun devam ettiği gerçeği ile karşılaşacaktır.

Şirket ortağı olunan dönemde imzalanan ve kefil olunan kredi sözleşmelerinden doğan sorumluluk, ortaklıktan ayrıldıktan sonra da devam etmektedir. Ortakların “asıl borçlu şirketteki hissedarlıklarının devir suretiyle sona ermesinin, bankaya karşı genel kredi sözleşmesine kefaletlerinden doğan borçlarının da sona ermesini gerektirmediği” Yargıtayca da kabul olunmaktadır. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 21.03.2016 Tarih 2015/15490 Esas, 2016/5018 Karar) Ortak iken kefil olunan ve geçerliliğini koruyan kredi sözleşmesine dayanılarak şirket tarafından alınan ve karşılanamayan kredilerden ötürü ortaklıktan ayrılan ve şahsi kefilliği bulunan ortak da sorumlu olacaktır. Alacaklı (uygulamada genellikle bankalar) ortağa başvurabilecek ve takip edebilecektir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01.03.2020 Tarihli 2008/11550 Esas, 2010/2284 Karar sayılı kararında da yer verildiği üzere; “Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının 4 adet genel kredi sözleşmesinde şirket temsilciliği yanında müşterek ve müteselsil borçlu sıfatı ile sorumluluğu üstlendiği, davacı daha sonra şirket hisselerini devredip ortaklık ilişkisi sona erse dahi banka ile dava dışı şirket arasındaki kredi ilişkisinin sürdüğü, sözleşmeler yürürlükte olduğu sürece davacının sözleşme limitiyle sorumluluğunun, devam ettiği, TTK.`nun 532. maddesi uyarınca limited şirketlerde ortakların sorumluluğu koydukları sermaye ile sınırlı olmakla ve ortaklığı sona eren ortağa yönelme imkânı bulunmamakla birlikte davalı bankanın davacıya yönelmesinin sebebinin davacının şirket ortağı olmasından değil sözleşmeleri müşterek müteselsil borçlu sıfatıyla imzalamasından ve asli borcu üstlenmesinden kaynaklandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.”

Ortaklığından ayrıldığı şirketin borçlarından dolayı şahsi kefaleti bulunan ortak bu durumda ne yapabilir?

1. Kredi sözleşmesi imzalanmadan önce sözleşme ayrıntılı bir şekilde incelenerek müteselsil kefilliğin ortaklık sıfatının haiz olunduğu süreçte yöneticilik sıfatına bağlı olarak geçerli olacağına dair eklenecek bir madde ile söz konusu durum önlenebilir.

2. Alacaklının ortaklıktan ayrılan ortağa başvurması neticesinde ortaklık borcunu ödemek zorunda kalan ortak artık alacaklının halefi olacaktır. Ortaklığa başvurarak şirket adına ödediği parayı tahsil etme yoluna gidebilir. Ancak bu durumda ortaklığın yeterli malvarlığı olmaması halinde yeni alacaklı olan eski ortak alacağını tahsil edemeyebilir.

Stj. Av. Vildan Ezgi IŞIK